18.10.14

Sık Sorulanlar








1. Neden Yahudi Yıldızı Kullanıyorsunuz?





mührü süleyman
Şeyh Ahmed Yasin Bursevi Hz.'nin mührü Şerifi


Öncelikle, kullandığımız Süleyman Peygamberin mührü şerifidir. Yahudiler bunu Davut Yıldızı diye kullanır; fakat aslında bu süreç, Yahudilerin 1789 Fransız ihtilaliyle  birlikte mezarlarını belli etmeleri için taşlara işlemeleriyle başlar.  Ardından Naziler, Yahudi olanları işaretlemek için bu sembolü kullanmıştır.  1948 yılında İsrail'in kurulmasıyla birlikte, kendi bayraklarına yer etmişlerdir.



Biz Yahudi yıldızı'nı değil, İslam'i bir simge olan Mührü Süleyman'ı kullanmaktayız. Mührü Süleyman, Hz. Süleyman'ın kullandığı bir mühürdür. Daha öncesi Adem a.s'a dayanır. Cebrail a.s, Cennetten bu mührü şerifi Adem Peygamber'e getirmiştir. Allahu Teala'nın Cemal ve Celal sıfatlarını temsil eder. Altı köşesi, ulul'azm 6 peygamberi (Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed s.a.v)  sembolize eder. Rahmani bir semboldür.  Levh-i Mahfuz'da bulunan İsmi Azam'ın sırrı bu mühürde saklıdır. Hz. Süleyman, bu mühürle dünyaya hükmetmiştir, Hızır Nebi'de bu mührü sıkça kullanmıştır.







mührüsüleyman
    Erken dönem İslami eserler de dahil olmak üzere, pek çok cami, bayrak, kıyafet ve süslerde bu mührü şerif kullanılmıştır.





mührüsüleyman






Özellikle Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğunda, Mührü Süleyman padişahların iç gömleklerinde, yüzüklerinde ve kılıçlarında koruyucu olması babında yer almıştır.





mührüsüleyman

    Selçuklu sikkelerinde bolca yer alan bu mühür, İlhanlı ve Osmanlı ikonografisinde sıkça geçmektedir.

    
mührüsüleyman
Barbaros Hayrettin Paşa'nın sancağı
İslam kültür ve medeniyetinde Hz. Süleyman aleyhisselâm ve sahip olduğu mucizeler, Kur’an ve hadislerle sabit olduğu için Mühr-i Süleyman motifinin Türk-İslam toplumu üzerinde ayrı bir etkisi olmuştur. İbn Mâce’den( r.a) rivayet edilen bir hadisde “Kıyametten önce yeraltından elinde Süleyman’ın mührü ve Mûsâ’nın asâsı olduğu halde bir dâbbe çıkacak ve asâsıyla Müslümanların yüzünü aydınlatacak, mührüyle de kâfirlerin yüzünü mühürleyecektir” denilmesi, Mühr-i Süleyman’ın İslam âlemine girmesine vesile olmuştur.

İslam etnografyasında, ‘Mühr-i Süleyman manevî bir zırh niteliği taşımaktadır' inancı, Anadolu’da “ev sahibini ev yaşamında hikmetli kılmak” maksadıyla kapı tokmaklarında da kullanılmıştır.




Ahirzamanda Mührü Süleyman, Deccal'ın manipülasyonuna uğramış, terör devleti İsrail bayrağında yer edinerek hikmeti kaybettirilmeye çalışılmıştır. Halbuki Mührü Süleyman, Yahudiler'e değil, Müslümanlara aittir.




Şeyh Ahmed Yasin Hazretleri nasıl bunu kullanmaya başladı?


mührüsüleyman
Halilurrahman Dergahı Tavanı, Mührü şerif ve Esmaül Hüsna


Şeyh Ahmed Yasin Hazretleri, Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri'ne intisap ettiğinde, Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri tarafından bizzat çizilip eline verilmiştir. "Oğlum, dergahında bu mührü şerifi kullan, bunu sana emrediyorum" demiştir. Şeyh Ahmed Yasin Hazretleri de değiştirmeden, bu mührü şerifi kullanmaya başlamıştır. 

Şu gün, bu mührü şerifi üzerinde taşıyan hiç bir dervişine cin musallat olamaz, şer güçler ona dokunamaz. Deccalın illüzyonu ve büyüsü, dervişini etkileyemez. 6 peygamberin hali üzerlerine geçer. Hitabeti keskin ve etkili olur, manevi irtibatı sağlamlaşır, iman tahtasında bu mührü taşıdığı için daha çok ibadet ve itaate yönelir. Basireti kuvvetlenir, dünya ve ahirette izzet sahibi olur. Gittiği yerlerde kendisine hürmet edilir.Bu mührü şerif, pek çok manevi hastalığa şifadır. 

Böyle bir nimeti bize bahşeden Rabbimize sonsuz hamdu senalar olsun.





2. Saray gibi dergah mı olur?







Ahirzaman'ın en büyük özelliklerinden birisi de, dini değerlerin süistimal edilmesi, edebiyat konusu olmasıdır.
Hak dostu Yunus Emre Hz., Mevlana Celaleddin Rumi Hz. gibi pek çok evliyanın eserlerini, sufizm adı altında pazarlamışlar ve derviş fakirdir, pis yerlerde yatar, üstü başı yamalı perişandır imajı çizmişlerdir. Bu durum insanları tasavvuftan uzaklaştırmıştır. Halbuki Allah güzeldir, güzel olanı sever. Eski dergah ve külliyelere baktığımızda,zamanının en güzel, en naif  mimarisiyle yapıldıklarına, en gösterişli şekilde süslendiklerine şahit oluyoruz. Allah'ın zikredildiği ilim meclisleri, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Manevi anlamda huzur ve rahat içerisinde olmak, maddiyatta kötü şartlar altında yaşamaktan ibaret değildir.



Nakşibendi yolunu kuran,  Şeyh Muhammed Bahauddin Buhari k.s Külliyesi


Şeyh Ahmed Yasin Hazretleri, Allahu Teala'ya en çok yakışanı yapmak için varını yoğunu bu dergahına harcamıştır. Ümmeti Muhammed rahat etsin, Allah'ı zikretmelerine hiç bir şey mani olmasın, misafir en iyi şekilde ağırlansın düşüncesiyle, bu dergahı inşa etmiştir. Kendisi dergahın üst katındaki hane-i şerifte yaşamaktadır. Yaklaşık 80 metre karelik bir evi vardır. Bunun dışında tüm bina Kur'an Kursu ve dergah olarak yapılmıştır. Kendisinin burada yaşamasının sebebi ise, her an dervişlerine sahip çıkması, olaylara en hızlı şekilde müdehale edebilmesi içindir. Hepimiz evlerimize girdiğimizde kapımızı kapatıp, kendi dünyamıza çekilirken, Şeyh Ahmed Yasin Hazretleri'nin böyle bir imkanı bulunmamaktadır. Kapısı her daim açık, geleni gideni her gün eksik olmamaktadır. 

Dervişlerine çok düşkün olan Şeyh Ahmed Yasin Hazretleri, onların rahatı için hiçbir masraftan kaçınmamaktadır.Hepsinden sorumlu olduğunu düşünmekte ve bir çocuğun baba evine geldiğindeki rahatlığı, dervişlerinin de Mürşidinin evine geldiğinde yakalamasını arzu eder. Buna keza, misafirlerini Peygamber sünneti üzerine en iyi şekilde ağırlamaya uğraşmakta ve bu muhteşem külliyeyi de buna uygun olarak cennet bahçesine çevirmektedir.



Şeyh Nazım Adına Yaptırılan Hayrat Çeşmesi
Yunuseli- Mudanyacivarındaki tek çeşmedir



Dergahın boyamaları, süslemeleri tek bir derviş tarafından yapılmaktadır. Diğer her türlü inşa, bakım ve tamirler yine dervişlerin el ele verdiği bir meseledir. Yani, dergahı saray yapan, maddiyattan çok manevi güç, himmet ve gönül birliğidir.

Dergah, Mehdi a.s'ın gelişinde de kullanılması için buna uygun olarak inşaa edilmiştir. Allahu Teala Hazretleri nasip ederse, Mehdi a.s'ın karargahlarından birisi olması umulmaktadır. Elektriğin kesileceği herhangi bir durumda, normal hayatı sürdürebilmek için gerekli tesisat hazırdır.

Herhangi bir felaket durumunda, tüm Yunuseli ve çevresini barındırabilecek kapasitededir, Dergah mutfağı her gün 10.000 kişiye yemek çıkarabilecek durumdadır.

Ahirzaman da, günümüz Türkiye'sinde, Bursa'nın orta yerinde, cennet bahçesi gibi güzel bir dergah yapılması, Şeyh Efendi'nin en büyük kerametlerindendir. 

Allahu Teala kendisinden razı olsun. 









3.Siz neden diğer cemaatleri övüyorsunuz?


Biz, hiç bir cemaati övmüyoruz,bizim işimiz İslam'a hizmettir. Bu konu Hakkında Şeyh Ahmed Yasin Bursevi Hazretleri'nin cevabını izleyebilirsiniz, videonun  yazıya dökülmüş hali, aşağıdadır.




21.02.2015 tarihli sohbetten bir bölüm

“...Siz filan cemaati destekliyorsunuz, filan zatı övüyorsunuz” diye sorular var. Bakın biz hiçbir cemaati övmüyoruz, hiç birini de kötülemiyoruz. Müslüman olan herkesle iyi geçinmeye uğraşıyoruz. Herkesin günahı kendisinin işidir. O bizi ilgilendirmez. Onlar zaman zaman bizi suistimal etseler dahi, bize düşen herkesle iyi geçinmektir. Resulullah aleyhisselatu vesselam Efendimizin ahlakı ile onlara iyi davranmaktır. Hepsine hakkı anlatıp, kötülükten sakındırmak için uğraşmak ve Allah yolunda bir elin parmakları gibi, hepsi farklı olmasına rağmen bir vücuda hizmet ettikleri gibi, hepsi farklı cemaatler ve hocalar olmasına rağmen İslama hizmet etikleri için hepsini severiz, geçiniriz. Ama kimseyi övmeyiz. Çünkü bu zamanda kimseye kefil olunmaz.

 Cenabı Allah Adem as yapılması için cennete meleklerine emir verdiğinde, melekler hepsini yapıp bitirmiş ama burnunu yerine koyamamıştı. Onu bilmiyorlardı. Allah-u Zülcelal hazretleri burnu bizzat Adem a.s yüzüne kendi yerleştirdi. Yoksa bir gözden diğer göze güven olmaz, ikisi birbirini karıştırır. Bunları bilmemize rağmen biz hiçbir cemaatin liderine haddi aşıp da bu gavstır, bu kutuptur da demeyiz. Zaten değiller de. Acı ama gerçek. Anadolu'da evliya çok. Bunların hemen tümü gizli. Yoksa ortalıkta dolaşanların çoğu çakıl taşı. Cemaat lideriyim diye konuşanların çoğu bildiğiniz çakıltaşı, kıymeti olmayan insanlar. Evliya ne yapar vazifesini bile bilmez. Tasavvufun inceliklerinden haberi yoktur. Hasbelkader, bir evliyanın yanında biraz kulak hırsızlığı yapmıştır. Şimdi de kalkıp cemaat lideriyim diye idare eder, sonunda neticesi de görülür. 

Biz kimseye gavs, kutup demedik, demeyiz de. Herkes birbirini överek, bozacının şahidi şıracı gibi, birbirlerine makam mevki vererek, aralarında bölüşüyorlar. Gavs falan zat, kutup filan zat, mehdi filan zat. Böyle bir şey yok. Söylediğimiz sözleri bildiğimiz için de tekzip gerekmiyor. Ama teknoloji ilerlemiş, söylediğimiz sözleri herkes farklı yere çekerek, kesip biçerek, farklı şekilde yerleştirip kullanabilir. Onun için de mahkeme-i Kübra kurulacak orada hesaplaşılacaktır. Yoksa burada kötülüğe dağlar dayanmıyor. Hangi biriyle uğraşacaksın. Bizim işimiz insanlarla uğraşmak değil, bizim işimiz İslama hizmettir..."

 

© 2014 ANKA. Copyright © Her Hakkı Saklıdır.Bu sitedeki bütün yazı ve görsellerin her türlü telif, fikri mülkiyet hakları site sahibine aittir.Bize ulaşın